30 Temmuz 2011 Cumartesi

O karışıklıktan çıksın bir an önce diye, herkesin kıymetlisine

Üzülürse çok sevdiğim biri , ondan daha çok üzülüyorum. Bunun sebebi bir şey değil, bir kimse ise sinirleniyorum. Kendim için böyle bir durum olsa, bu kadar derin hissetmiyorum. Hissetsem bile geçiyor hemen, unutuyorum kendime yapılanları. Ama canımdan daha çok kıymet verdiğim; üzüntüsüne, üzülüp dudak büküşlerine dayanamadığım insanlar var benim hayatımda. Onların böyle oluşlarına gelemiyorum. Aklım takılıyor kalıyor öylece, hep bunu düşünüyorum. O vakitlerde o sebepleri, şeyleri, kimseleri boğmak istiyorum.


Nedenini bilmiyorum. Soramıyorum da, üzerine gelmemek için, haddim olmadan sorgulayıp hayatına müdahale etmemek için. Bir de kendim tuz biber ekmek istemediğim için. 


Tek bir şeyi bil, çok seviliyorsun. Çok değerlisin. Benim için değil ki bir tek, hayatına girdiğin herkes için. Benim gibi, hayatını değiştirdiğin, güzellikler kattığın herkes için. 


Dünyanın en güzel kalplerinden biri var sende, yorgun olmasına dayanamadığım.


İyi ol sen, kıyamıyorum inan ki.


BUNU dinleyince de sen geliyorsun aklıma şu ara.

22 Temmuz 2011 Cuma

Başbakanı dinleyin, 3 çocuk yapın sevgili karıncalar

hep yek karıncam benim. tuttum seni,
güzel hatunsun zira :))
Karınca dedik, çalışkandır dedik bağrımıza bastık. Reklamlarda oynattık. Yok annem tepemize çıktınız. 


Olmaz böyle. Kaçar kaçar çoğalıyorsunuz siz yahu? Bi haddinizi bilin bi bişey yapın yahu. Girdiğiniz çukurlar medeniyetten uzak. Aile planlamasını da bilmiyorsunuz. 3484983489494594er 3484983489494594er  çoğalmanızın ne gereği var ki? Sıkılmıyor musunuz o kadar kişi o minnak deliklerde? Oysaki sevgili bakanbaşımızın nadide bir isteği olur her çiftten. En az üç çocuk. Size uyarlamak için onunla birlikte bir sosyal sorumluluk projesi geliştireceğim ben. En kısa zamanda görüşme için randevu alacağım. Sizin özel hayatlara da el atsın. Sizi de tembihlesin. Ama en FAZLA üç çocuk şeklinde. İsim ne koyacağız diye düşünme derdiniz de olmaz. Hepinizin adı belli :))) Hepinizin tipler aynı zaten. Sorun olacağını sanmıyorum. 


Gelin beni dinleyin, dinleyin vallahi bakın güzel olacak her şey. Hem çocuktan kısarsanız, yaz boyu yiyecek toplamak zorunda kalmazsınız kış için. Az bi toplar, sonra çekirdek ailecek tatile çıkarsınız. Ekonomik, ergonomik falan bi sistem bu benim önerdiğim. Gelin kulak verin bana.


A ahh, unutmadan. Tatile çıkarken, ağustos böceğine göz kırpmak, öpücük atmak falan da cabası tabii. 

17 Temmuz 2011 Pazar

4 ay 3 gün sonra yeniden, KOCAMAN MUTLULUK

Yine konserdeydim evet. 


Benim organize ettiğim Ezginin Günlüğü konserinden sonra bir kez daha geldiler buraya bugün. Her zamanki gibiydi, mükemmel. Dupduru bi güzellik şarkı söylerse karşınızda , öyle olmaması imkansız zaten. Hep olsun , her daim dinleyim ben; hep aynı şeyi hissedeyim. 

4 ay 3 gün sonra, yüzümde güller açsın böyle. 

Ve

Çok seviyorum, çok.

15 Temmuz 2011 Cuma

benciliz, ayıp ettik

Ben deniz kokusu diye tutturmuşum. Birileri tatil fotoğrafı paylaşıyor. Birileri oje sürüp fotoğrafını çekiyor. Bazıları aldığı ayakkabıyı dünyaya gösterme telaşında. Herkes yaşıyor yani. Herkesin telaşı, isteği, rüyaları var. Ulaşmak istedikleri sayısız, sonsuz...


Biri daha var oysaki. Ama o henüz hayal bile kuramıyor. Üstüne, ileride sahip olacağı hayalleri de aldık elinden, kopardık attık. Onu daha 6 aylıkken babasız bıraktık. Kanatlarını, umutlarını, geleceğini, yaşama sevincini dünyayla olan beraberliğinin 6. ayında buruşturup fırlattık. Bunu biz yaptık el birliğiyle.


Daha önce yarım bıraktıklarımız gibi. Daha dünyaya gelmeden , kocaman hayat karşısında eksik, kırık bıraktığımız onlarcası gibi... 


Bizim bunca rahat bir hayat sürmemizi sağlayanları unuttuk biz. Onlara güç kuvvet ver Allah'ım demeyi dahi unuttuk. Kendi isteklerimizin peşinde koşup durduk. Ne de iyi yaptık değil mi...


Şu sorun bitsin artık demekle sorunlar bitmiyor, bitemiyor. Bir şeyler yapmak lazım. Ben imkansız diye bir şeyin olmadığını düşünüyorum. Hep söylüyorum, istemek yeter. Bu acıların bitmesini istemek, çözüm için, harekete geçmek için yeter. Fakat halâ bitmiyorsa, birileri bir şeyleri istemiyor, ya da umursamıyor demektir.


Umudun hiç bitmesin minik bebeğim. Hep kuvvetle dur hayatta. Başın da hep dik dursun. Eksik yanın elbette doldurulamayacak hayatın boyunca. Ama bil, bir gün bütün haksızlıklar bitecek. Dualarımız da, seninle, babanla  ve arkadaşlarıyla olacak...

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemin tam ortasında, bozkırındayım Yarabbim :)

Arkadaşlarımı aradım bugün.


İlki, Bodrum'dayım dedi.
İkincisi Karadeniz'e gidiyorum yoldayım dedi.
Üçüncüsü İstanbul'da, boğaza gidiyoruz şu an dedi.


Sen n'apıyosun, dediler.


Sesimin kısıldı birden : Hiiçç... ben de öyle... ıımm evdeyiim ! dedim :) 


Şahane değil mi.


Öleyim ben :)


Biri bana, okullar açılana kadar iş bulsun. Ya da biri okulları açsın. Ya da biri beni tatile göndersin. Ya da tamam daha kolay bir şey isteyeyim. Biri bana güzel bir film, bir de güzel bir (yok yok 2934824 tane) kitap alsın :) 


Lütfeeen :)


Olmazsa BÖYLE şarkı dinlerim ben. Anlatır derdimi.



12 Temmuz 2011 Salı

CAN SIKINTISI, HER ANLAMDA.

Alttan almamalı insan bir şeyleri. Kesinlikle almamalı.
İnsanlar sizi üzdükleri zaman, canın sağolsun derseniz sizi yine üzerler.
Yine üzerler.
Ve yine üzerler.
Bir de üstüne, sizin en ufak hatanızda, hata bile sayılmayacak şeyler yaptığınızda çaat diye yüzünüze vurulur ya hep. Haaah işte, ölüyorum bu duruma. Ama şööyle olduu, sen bööyle yaptın diye gerdire gerdire söylerler bir de. Kaprisi de yer oturursunuz. İşte o zaman benden daha sinirlisi olamaz dünyada. İnanın bıktırıyorsunuz insanları, bezdiriyorsunuz. Yapmayın, yazıktır. Can bu da değil mi? Bu da sabır. Karşınızdaki de insan, en az sizin kadar hem de.


Aman yahu bu da böyle bir patlamaydı, ama canımı çokça sıkıyor bu durum. Böyle biline.


Neyse gelelim asıl sıkıntıya. Boşluktan ne yapacağımı şaşırdım ben artık. Kitap oku, film izle ohh tamam. Ama ben çalışmaktan arada bir bezsem de herkes kadar, severim uğraşımın olmasını. (Çalışanlar okuyorsa bunu ve daha ne istiyosuuuun diyen varsa aranızda, kızmayın n'olur :) )


Bir zamanlar gazete vermiş , 4 kutu yapboz varmış evde bir köşeye atılan. Aldım elime onlarla uğraştım iki gün. 500 parçalıktı yaptığım ikisi. İlk kez yaptım bu arada böyle küçücük parçalı olanlardan. İlk denediğim 2 günde(aslında toplasan bir günde) bitti. Diğeri de bir günde. Alışınca hemen yapılıyormuş :)


Şöyle bir şeyler çıktı ortaya :


Bu da ikincisi. Jean Leon Gerome'nin tablosu
"Halı Tüccarı"
Bunu yapmak kolaydı :)
ilk yaptığım. Görmüşsünüzdür her yerde.
Denemeyin derim Osman
Hamdi Beyciğimin Kaplumbağa
Terbiyecisi'ni. ölüm gibi geldi bana.

1 Temmuz 2011 Cuma

İYİ Kİ...

İnsanların doğum günlerinizi kutlaması kolaydır. Söz konusu facebook, twitter saçmalıklarıysa; daha da kolaydır.
Nasıl olsa facebook sizin yerinize hatrında tutar en yakınınızın ilk gününü. Size sadece sıradan bir günde , sıradan bir şekilde hesabınızı açmak ve , Zuckerberg'in emriyle "ona mutlu yıllar dilemek" kalır. Yalın, bayat, sıradan, soğuk, yapmacık. Ben de yaptım , suçsuz değilim. 
En kıymetlisi, içten gelen mutlu yıllar dileğidir. Sosyal ağların hatırlatmasıyla değil, yılların içinize işlettiği sevgiyle zihninize kazıdığınız şekliyle kutlanandır. O zaman kıymetlidir evet, çünkü sizin için değerli olan kişi her kimse, doğduğu ilk an sizin mutluluğunuzdur. Bu ona iyi ki demek için vesiledir. Ancak öyle "iyi ki doğmuşum" dersiniz. Ben bu yıl çok kez söyledim bunu şükür. İyi ki doğduğumu söyleyen sevdiklerim sayesinde, iyi ki doğduğumu defalarca hissedebildim.
Bakın onlardan birisinin , benim doğum günümden aylar önce hazırladığı bir sürpriz var aşağıda. Gelen kutuda bir sürü, birbirinden güzel hediye vardı, her biri benim için ayrı ayrı anlam taşıyan. Ama ben bunda takılıp kaldım. Çünkü manevi değeri çok farklıdır benim için. Aldığım en güzel hediyelerdendir. Öylesine değil, çok yürekten gelen bir hediyedir çünkü. İyi ki varsın bal peteğim, güzel dostum. Var ol sen.



"Arkadaşlık yaşanacak en güzel duygulardan biridir, çünkü insana zenginlik, heyecan ve suç ortaklığı tattırır ve ayrıca bütünüyle bedavadır. Bir anda birbirini görürsün, birbirini seçersin, bu arada bir tür içtenlik oluşur; sonra yan yana yürünebilir, aşılan yollar ayrı bile olsa, arkadaşlar birbirinden uzak bile düşseler, birlikte gelişebilirler, aynen aramızda binlerce kilometre olan, biz ikimiz gibi." 
( Susanna Tamaro - Sevgili Mathilda İnsanın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum'dan alındı bu kısım :) )