30 Eylül 2012 Pazar

Bu bir veda yazısıdır, "belki"

Bu yazıyı size, evimden şöyle bir 700 km kadar uzaktan yazıyorum. 
İçimde hüzün, mutluluk hep birlikte tortop olmuş vaziyetteler, kaynaşıklar.
Yazmadığımdan beri hayatımda öyle çok şey değişti ki, çekildim bir köşeye şaşkınlıkla izliyorum hepsini.

Yan taraftaki "bir ara" geldi çoktan, artık bir psikolojik danışmanım.
Bir yandan da yüksek lisans öğrencisiyim. Evet hep istediğim gibi, ikisi aynı anda. Artık bir ara da 'aile danışmanı' olacağım.
Dünyalar tatlısı bir ev arkadaşım, yeni bir evim var. Etrafımda çok güzel insanlar var, her gün artıyor sayıları hem de. Her şey güzel, iyi.
Bir tek sorunum var, ben deliler gibi özlüyorum evimi, ailemi, odamı, kitaplarımı... Kahkahalarla hıçkırıklar peş peşe bende şu ara.

Bu siteye ne olacak bilmiyorum, artık yazmamam gerekebilir, onu da bilmiyorum.
Az biraz veda yazısı niteliğinde olabilir bu yazı o yüzden. Hem yazılmayan günlerin özeti, hem de birlikte geçirilen günlerin teşekkürüdür bu yazı.

Buraya yazmaya başladığımdan beri çok insan tanıdım ben. Yüzlerini hiç görmeden, kalplerini gördüm tanıdım her birinin. Yerleri çok ayrıdır benim için hepsinin.
Yorum yazmayı sevmedim hiçbir zaman çokça, ama hep takip ettim, yazmadığınızda meraklandım, heyecanınızla mutlu oldum. Varlığınızı hissettirdiğinizde bu blogu yazmakla ne kadar doğru bir şey yaptığımı fark ettim. Var olun hepiniz. Keşke hepinize bir şekilde ulaşmaya devam edebilsem, keşke mümkün olsa...

Yazmaya devam edeceğim, bir yerde bir şekilde. Belki fark ettirmeden bir başka şekilde takibinizde olurum, bilmem anlatabildim mi :) 

Herkese selamlar sevgiler, çok uzaklardan, belki de yakınlardan bilemiyorum ki :)

Güldüğüme bakmayın, çok buruğum çok. Herkes uzaktı benden, artık ben herkesten uzağım.

Son bir not, hayatımdaki en büyük değişiklik, pek yakında olacak daha doğrusu; cücükleri üçledik :)

Tekrar tekrar sevgiler,
Esra Dilara.

:)
Şarkılı olsun tabi ki! Hem belki de son kez.

16 Ağustos 2012 Perşembe

Anlatamıyorum işte, adını sen koy, ben bilemedim.

Hani bir ara, kayıplarım var, yenilgilerim var demiştim ya. Şu ara kazançlarım, zaferlerim var. Galibiyet mi demeli, bilemiyorum. Şaşkınım, mutluyum. Tamamlanmadılar henüz, böyle havadalar azıcık. Ama olsun. Burayı sadece kalbi benimle atan, beni çok seven insanlar okumuyor biliyorum. Ve onların nefretle dolu kalplerinden, gözlerinden ürktüğüm için neler oluyor yazmıyorum. Nasıl olsa öğrenilir tabi, ama varsın her şey tamam olduktan sonra bir şeyler ortaya çıksın. Keşke bu kadar kararmasa kalpleri insanların. Nefretten kendi kendilerini tüketmeseler. Etraflarından tüm insanları kaçırmasalar. Keşke.

Ve daha enteresanı ben bu güzel haberi çok sevdiğim insanlarla paylaştım bugün, ama kimse şaşırmadı. Ben gökyüzünden yıldızları indirin serin önüme de demedim zaten ama keşke herkes daha çok sevinseydi. Hevesle aradım şöyle şöyle oldu diye herkesi, söndüm oturdum. Olsun hakkını vere vere sevinenler var, canım ailem, bir iki özel çok özel dostum, bir de Murat var, canım dostum. Varlığını Ezginin Günlüğü ve Sunay Akın'a borçlu olduğum. Benden bile çok sevinen dostum, cancağızım. Onun yeri ayrı.

Böyle işte. Şimdi seçim zamanı. Yeni yollar, yeni yıllar zamanı. Ömür ne gösterir, yarın ne olur bilinmez. Ama böyle işte. Bazen pek çok şeyi böyle anlatıyorum, böyle işte.


bu da kalbim. bakınız her bir parça ayrı renk ve her biri ayrı yöne meyilli.
her zamanki Dilara yani.

9 Ağustos 2012 Perşembe

NEŞE'li yazı



Kendimi ancak böyle ifade edebildim bugün. 
Niye?
Cevabını istiyorum bunun.

Şarkısız kaldınız tabi, içiniz kurudu. Hemen bir tane yollayayım size de,

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Menekşeler Atlar Oburlar'dan



"Anlamsızlığın bir anlamı vardı, bir adı vardı; hayat diyorlardı buna. Her sıradan sözcük gibi, içine girince, yineleyince bir şey ifade etmiyordu. Sıradan olmayan sözcükler arıyordum. Yoktu. Çevremdeki insanlar, sözcükleri kendilerini iyi hissetmek, çıldırmamak için kullanıyorlardı. Aslında hepsi de evreni saran boşluğa aitiler ama bunu kabul etmektense, o boşluğa bir anlam yükleyip varlıklarını birbirlerine onaylatmayı yeğliyorlardı."


Hüsnü ARKAN
 -tabi ki- 


25 Temmuz 2012 Çarşamba

Paulo Coelho - Kazanan Yalnızdır



şimdi beni avcunun içine aldın ya, kim olursan ol,
her şey boşa gidecek bir şey eksik kalırsa,
açıkça uyarıyorum seni daha fazla üstüme gelmeden,
o sandığın kişi değilim ben, bambaşka biriyim.
kim benim yolumdan yürümeye kalkar ki?
kim talip olur ki benim dostluk ve sevgime?
yol kuşkulu, sonuç belirsiz, yok edici belki de.
terk etmen gerekecek başka ne varsa, yalnız ben
umacağım senin biricik ölçütün olmayı,
çıraklık dönemin bile uzun ve zorlu geçecek o zaman,
vazgeçmen gerekecek tüm bir yaşam biçiminden
ve çevrendeki yaşamlara uyumundan,
o yüzden bırak beni başın daha fazla belaya girmeden,
çek elini omzumdan,
beni yere bırak ve kendi yoluna git.


Walt Whitman, Çimen Yaprakları.


Okumadım henüz kitabı, ilk sayfası yetti ama sevmem için. Okumadığım için kazanan yalnız mıdır gerçekten, bilemiyorum. Şimdilik kazananın yalnızlığından, onu kaybeden olarak görüyorum. Okuyunca ne derim, onu da bilemem. Okumak üç kez geçmişti, dört oldu bununla, farkındayım. 


Yazamadım epeydir. Bunun onlarca nedeni var... 
Kazançlarım var, kayıplarım (yenilgilerim) var. Ama güzel her şey, iyiyim.

1 Temmuz 2012 Pazar

yaz günü tüm bloglar sıkıcı.

günler öyle hızlı, acımasız ilerliyor; ben öyle yorgun ve şaşkınım, bloglar yazın öyle can sıkıcı ki benim de şuraya iki kelime yazmak gelmiyor içimden. 


İçimi daraltan herkese, azıcık silkinip kendinize gelin diye. Sezen söylesin.

24 Haziran 2012 Pazar

GÜZELLİK


" hastalık, sevgisizlik, öksüzlük
neler geçirdim ben...
çıkabilseydi bir 'güzel' diyecek,
güzelleşirdim ben... "

ARİF NİHAT ASYA

Bunu okudum, hayran oldum, niye daha önce karşılaşmadığıma hayıflandım. Sonra bol gürültülü yağmurlar yağdı,her zamanki gibi beni ürperten. Sonra Ayten Alpman söylemeye başladı birden içimde, 

" yaz yağmuru düşer durur yüreğime,
bir küçük aşk yeter benim hasretime... "

Sonra dedim vardır bir hikmeti aklıma düşmesinin, şiir geldi aklıma. İkisinin de istedikleri aynı şey, minicik bir şey dedim durdum. Ya da ben öyle anladım, bilmiyorum ki.