29 Ağustos 2011 Pazartesi

MUHABBET' li Bayram

" Bayram nedir ki dedim kendi kendime,
     Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye."

Can Yücelli bayram güzel olur dedim, Muhabbet'in son dizeleriyle bayramınızı kutlamak istedim. :)
Mezarında bile rahat bırakmadığınız, saygı duyamadığınız büyük şairle, güzel bayramlar diliyorum sizlere.
Sevgiler, çok öpüyorum herkesi.

( asıl can sensin Hazalcım , en çok öpücük sana :) )

22 Ağustos 2011 Pazartesi

BARCELONA AŞKINA :))

Ben takım falan tutmuyorum. Maçlara bir garezim olduğundan ya da mantıksız geldiği için değil, düşünmüyorum da zaten böyle. Ama tutmuyorum sadece, bu kadar :)))


Neysee takım tutabilir ve hatta fanatik olabilirmişim ben, geçenlerde oynanan Madrid - Barcelona maçında anladım. Kameralar Josep'e (nasıl okunuyor bu?) kayınca evin içi aydınlandı birden, ah dedim, çok şey kaçırmışım. Otur izlesene maçları, rövanşları falan. Ne yazık ki maçın taaa sonlarıydı, kısa sürdü saadetim.


Biz Pep mi gördük? Bizim ülkede Fatih Terimler, Şenol Güneşler, kıvırcık Lucescu falan vardı. Biri gider biri gelirdi sürekli. Bir de Karadenizli olduğunu sandığım ama yabancı olan, adını bilmediğim bir amca vardı. Neyse işte. Hani takım tutmama vesile olacak, futbolu sevdirecek biri olmadı yani. Derken Pep yetişti imdadımıza. Futboldaki Dilara açığını kapattı. Benim sevgimle, ilgimle büyüyecek futbol sevgisi. Görün bakın, öğrencilerime de aşılayacağım efendim bu sevgiyi.


Pep ve Terim'den fotoğraflar derledim size. Haklılık payım olduğunu görün diye :)
 1
  2
  3
4
   


Hal böyleyken böyledir efendim. Bizde Pep Guardiola vardı da, biz mi elimizi eteğimizi çektik futboldan? Bir iki futbolcu, teknik adam vs transfer edin böyle Pep gibi, lig tv paket satışlarında patlama olur. Hem de eşiniz, sevgiliniz falan dırdır etmeden rahaaatt rahaaatt izlersiniz maçları. Yine güzel bir sistem önerdim bakınız.


Öpüyorum efendim. 


Yaşasın La Liga! :D

17 Ağustos 2011 Çarşamba

NERESİ SILA BİZE, NERESİ GURBET?*

Uzaklığı sevmiyorum. Mesafelerden tam anlamıyla nefret ediyorum. 22 yıllık hayatımın 21 senesinde sevdiklerimden uzak yaşadım ben. Annem babamdan değil; kuzenlerimden, teyze, hala, dede, anneanne vsden. Hep uzaktaydık, en uzakta. Düğünlerde, gidilebilirse bayramlarda ya da cenazede memlekete gidilirdi. Ha deyince gidilir mi gidilmez, gidemiyorduk biz de. Bayramlarda herkesin evi dolar taşardı örneğin. Biz biz bize otururduk. Çünkü ilk günler hep akrabaya gidilirdi, biz sıramızı beklerdik. Komşular gelsinler ve gidelim diye. Ramazanda iftarları tek yapardık. Örneğin kışa geldiyse Ramazan, ilkokuldayken sınıftakilerin anne ya da babaları gelirdi  izin alırlardı öğretmenden. İftara gidiyoruz teyzesine, erken çıkabilir mi Ayşe falan diye. Hep özenirdim.
İki ablam var benim. Nasıl anlatılır ki onlara olan sevgim bilmiyorum. Bu uzakta olmanın da etkisiyle daha çok sarıldık birbirimize biz. Kimse anlayamadı neden bu kadar düşkün olduğumu onlara, anlayamazlar da. Kimseye ihtiyaç duymadım onlar yanımdayken ben. Sonra buraya yerleştik, evlendiler ikisi de, bebekleri oldu birer tane. İşte o profilimde yazan iki cücük, bu iki cücük. 
Üniversite sınavına girdiğimde karar verdim, gidemezdim başka bir şehre. Teyze olacaktım ben ve istemiyordum onların benden "uzak" bir yerlerde büyümelerini. Bir yerlerden teyze gelecekti yılın muhtelif zamanlarında. Elinde oyuncaklar. Teyzen geldi diyeceklerdi. Benim gelişimi anne yarısı olan teyze değil de, hediye getiren teyzenin gelişi olarak bekleyeceklerdi. İstemedim asla. Birlikte olalım istedim hep. Dediğimi de yaptım. Burada kaldım, ki izleri bile yoktu ben bu kararı aldığımda. Her anlarında yanlarında oldum. Doğdukları ilk anlarda annelerinden sonra ilk ben gördüm örneğin. Yahu onlara bakınca bile gözlerim doluyor sevgiden, daha ne diyeyim ne anlatayım ki ben... Anne değilim, olmak için de çok küçüğüm, ama anneliğin nasıl bir şey olduğunu ben onlarla öğrendim az da olsa.
Şimdi cücüğümün birisi beni bırakıp uzak bir yere taşındı. Bir süreliğine ama o sürenin ne kadar olacağı meçhul. Sağlık versin onlara Allah, ama elimde değil çok üzgünüm. Daha kötüsü ne biliyor musunuz? Benim de burada son senem. Ben hepsinden daha uzağa gideceğim.Belli olmaz tabii ama eninde sonunda gideceğim, tayinim çıkacak sonuçta ne kadar kaçarsam kaçayım. O yüzden gittikleri için bir şey diyemiyorum. Hem demem bir şeyi değiştirmeyecek zaten. Ama ne bileyim öyle işte.
Günlerdir birlikteydik, benimle uyuyordu geceleri. Bu sabah uyandığında teyzem nerede diye sormuş. N'aparsın ki bunu duyunca. İki yaşında o henüz..


Ben o mesafeler yüzünden nelerden vazgeçtim bilseniz. Neleri yarım bıraktım ve o mesafeler neleri yarım bıraktırdı... Kimseden, hiçbir şeyden uzak olmak istemiyorum. Herkes yanımda olsun, tüm sevdiklerim...


Hani eskiden hatıra defteri diye bi saçmalık vardı ya. Giden ablam şöyle yazmıştı oraya benim için, " insanın en büyük nimeti kardeşidir..." Onlar benim şu hayattaki en büyük nimetlerim. Onlar benim nefesim. Ve şimdi nefes alırken boğazım düğümleniyor. Elimde değil.


Nerede olurlarsa olsunlar, sağ olsunlar, sağlıklı olsunlar, mutlu, huzurlu olsunlar birlikte. Kavuşulamayacak ayrılık vermesin Allah.
Çok seviyorum hepsini, hepinizi.


Önemle duyurulur: Anne babasından, ailesinden ayrı olanlar da var, hatta onları hiç görmemiş olanlar. Bencillik etmiyorum asla. Ama bu da benim hayatım, ben de bunları hissediyorum. Ve merak etmeyin halime şükrediyorum...
Amma da arabesksin, ağlaksın diyenlere de selam olsun. Öyleyim n'olmuş?


*Murathan Mungan yazsın,Söz Vermiş Şarkılar albümünde HÜMEYRA söylesin o zaman bugün. 

16 Ağustos 2011 Salı

Atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara?

Çok uzun olmuş, bloğuma girmeyeli ve hatta bilgisayar başına geçmeyeli. Üzgünüm bu ara, sonra bir ara yazarım belki ama şimdi değil. Yok yok, çok kötü bir şey değil neyse ki...


Gelelim "mim" konusuna :) Hep merak ederdim, nasıl bir şeymiş diye, onca aradan sonra geldim bir de baktım Burcu hanım - queen's choice merakımı gidermiş. Çok tatlı gülümseyen, üstüne çok güzel olan biri ve yetmezmiş gibi bir de sanatçı  kendileri :) E ben sevmez miyim onu ve bloğunu, pek severim hem de! :)


Mimin konusu ise; ''Çok beğendiğiniz,izlemekten asla sıkılmayacağınızı düşündüğünüz 3 filmi (üçlemeler üç film olarak sayılacaktır),neden bu kadar beğendiğinizi de açıklayarak yazın.''


Güzel oldu bu, çok çok sevdiğim ve burada paylaşmak istediğim 3 tane film vardı çünkü. Evet gerçekten tam da 3! :) Onların bir ortak noktaları var hem de.


Sıralayalım o zamaaan:



1) Başka Dilde Aşk
Bu üçlemenin ilki. Neden bu kadar beğendimm... Sarsıp kendinize getiren cinsten de o yüzden. Mor ve Ötesi'nden "Ayıp Olmaz mı" hiç bu kadar anlamlı gelmemişti bu filmden önce mesela. 
"Atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara?" 
Mert Fırat'ın filmi çok beğenmemdeki büyüüük katkısına girmiyorum burada, konumuz bu değil! :))


2) Black
Üçü arasında seçim yapsam en başta Black olacaktır. Bu kadar mükemmel oyuncuyu bir arada hiç görmemiştim ben. Duygusalım, her şeye çok ağlarım; ama filmin başından sonuna kadar bu kadar fazla ağladığım olmadı sanırım.  İzledikçe aklıma bizim cücükler geldi, ileride sahip olacağım çocuklarım geldi. Daha da ağladım. Aldığımız nefese duacı olmak için yeterli bence... Hindistan yapımı ve o aptal Amerikan filmlerine on basar. Ayrıcaaa, Ayesha Kapoor ve bu filmdeki fevkaladeliğini izlemeden ben oyuncuyum, yok ben yıllarca eğitimini aldım demesin kimse. Henüz 17 yaşında, film çekildiğinde 11indeymiş yanlış öğrenmediysem ve ödüllü bir oyuncu... Utanın yani.
Herkesin alfabesi a b c diye başlamıyor, başlamıyor ne yazık ki.


3) Kalbimdeki Sesler - Music Within
Bu da sonuncusu... Michael Sheen, burada beni benden aldı. Krep bile yiyemedi ya, "insanlar" rahatsız olduğu için. Öldüğüm andır o an. Siz de dünyayı değiştirebilirsiniz" diyor ya, mümkün müdür diye soruyorum kendime ardından da ekliyorum mümkün olsun n'olur!


İşte bunlaar... Ben seviyorum çok çok. Önem verdiğim bir konu olduğu içindir belki bunca beğenişim bilemem...
Burcu hanıma tekrar teşekkür edip, ben de Hazal'a ve Kağan'a bir mim yolluyorum, adettenmiş. Yapmak zorunlu değilmiş :)


Şimdilik öpüyorum :)


noot; konuşma baloncuğu zaten önceden bunu yaptığı ancak ben günlerdir internete giremeyip görmediğim için, ona yolladığım isteği geri aldım, afedersin :)

7 Ağustos 2011 Pazar

Huzur falan...


Bugün,
Robinson ailesi diye bir çizgi film vardı televizyonda onu izledim. Adını hatırlamasam da, "ben hep haklıyım" diyen kıza bayıldım.
Telefonda cücüğümün kahkahalarını dinledim.
Gülse Birsel okudum, kahkahayı bu kez cümle aleme ben dinlettim. Kadında nasıl bir zeka var, hayran oldum, milyonuncu kez saygıyla eğildim.
Oturdum börek yaptım, mutlu oldum. Ohh miss!
Güzeldi bugün, güzeldi.
:)


4 Ağustos 2011 Perşembe

SAKSIDAKİ ÇİÇEK DAHA MI KIYMETLİDİR AFRİKALI ÇOCUKTAN?

İçim acıyor benim. Onlar orada aç, her dakika onlarca çocuk ölüyor. Binlerce insan can veriyor. Biz burada iyiyiz, hoşuz yine. Birazcık suçluluk duysa herkes, belki daha çok şey yapılabilecek onlar için.

Tıka basa dolu dolabın kapağını açıp ı ıh canım hiç bir şey istemiyor diye kapatıyoruz ya. İşte o anda durup düşünmek gerek biraz. Bırakın seçim şansını tek bir lokmaları , bir yudumları yok onların. Eriyip gidiyorlar günden güne...

Ne yapmak lazım onları daha iyi anlayabilmek için, vicdanları azıcık sızlatmak için bilemiyorum. Benim, onların açlıktan ağlarken çekilen görüntüleri geliyor gözümün önüne sürekli... Minicik bedenleriyle yemek kuyruklarında beklerken birer birer gözlerini yumuşları geliyor.


KENDİ ÇOCUĞUNUZU DÜŞÜNÜN. ONUN AÇ OLUŞUNA DAYANABİLİR MİYDİNİZ? ON DAKİKALIĞINA BİLE AÇ OLUŞUNA? AĞLAYIP ÇIRPINIŞINA? HALSİZLEŞTİĞİ İÇİN ONU BİLE YAPAMAYIŞINA DAYANABİLİR MİYDİNİZ?  


Bir gün iftar sonrasına dondurmanız eksik kalsın olmaz mı, tatlı yemeyiverin mesela..
"Ayy n'apmış kiiiieeee Aaamett" merakınızı gidermek için cep telefonlarınızla internete girmeyin bi sürelik...
Starbucks kahvelerinizle fotoğraf çektirip facebookta profil resmi yapmayıverin...
25 çantanız olacağına 24 oluversin , kimse size gülmez , kimse sizi ayıplamaz inanın...
Kendi çocuğunuza sadece iki gün giyebileceği en pahalı kıyafetlerden almayın, ağlamaz, canı yanmaz vallahi bakın...

Ya da isterseniz hepsini yapın, ama Afrika'daki yavrular için de bir mesaj atın. Çok mu zor... Değil, kesinlikle değil. Sadece 5 TL. Herkes en az bir mesaj atsa, dünyaları değişecek onların. 200 LİRA, 5 KİŞİLİK BİR AİLENİN 1 AYLIK GIDA İHTİYACINI KARŞILIYORMUŞ , biliyor muydunuz?

Hani itinayla su veriyoruz ya saksıdaki çiçeklere her sabah, konuşa koklaşa. Daha az kıymette değiller Afrika'da açlıktan ağlayan çocuklar, gerçekten...

KIZILAY ARACILIĞIYLA ; SMS 2868  'E BOŞ MESAJ
DİYANET VAKFI ARACILIĞIYLA SMS; AFRİKA YAZIP 5601  'E..