28 Ocak 2011 Cuma

ÜLKEMİN "GERÇEK" OSMANLARINA

Duygusalız biz millet olarak. Epey hem de. Ama nedense kurgulanmış olanlara karşı bir hassasiyetimiz var, Gerçeklere karşı değil. Gerçekleri yadsıyarak kaçma yoluna gidiyor da olabiliriz bilmiyorum, psikolojik açıklamasını yapmaya ehil değilim henüz.


Neden böyle bir giriş yaptım peki... Şöyle ki:


Yazmayan kalmadı bu dizi hakkında, ama beni zerre kadar ilgilendirmiyor herkesin yazıp çizdiği. Benim derdim başka çünkü. Salı günleri milletçe oturup, işimizi gücümüzü bırakıp Osman' a ağlıyoruz biz. Yine şiddeti gördü, yine üzüldü, yok etkileniyor, yok n'olcak bu çocuğun hali, böyle baba mı olur...


Lütfen biraz gerçeğe dönün, lütfen. Evet insan etkileniyor. Duygusuz falan değilim, üzülür herkes elbet. Dizinin yapımcıları, yazarı çizeri her neyse, baktılar birkaç bölüm millet çok etkilendi, şiddetin ağlak sahnenin dibine vuralım dediler. Milleti duygusal olarak sömürüp duruyorlar. Benim -neredeyse çevremdeki herkes- güzel insanlarım da bunu yutup ağlayıp sızlanıp, bi sonraki haftayı iple çekiyor. o kadar abartıyorlar ki, ellerinde olsa, Osman'a evlerini açacaklar.

Merhamet iyidir, insanlığınızın parmak izidir. Ama sizler Osman’a ağladığınız, onu düşündüğünüz kadar etrafınızdaki Osmanları görseniz?

Benim ülkemde ailesinden şiddet gören, istismara uğrayan, tacize tecavüze maruz kalmış onlarca Osman var. 

Benim ülkemde esirgeme yurtlarında binlerce kimsesiz çocuk, binlerce "sokak çocuğu",  lösemi hastası olan sayısız yavru, serebral palsi(beyin felci) yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkum olan çocukluk nedir bilemeyen "çocuklar" var. Adını dahi duymadığımız hastalıklarla boğuşan, imkansızlık yüzünden de akıbetleri zamana bırakılmış binlerce bebeğimiz var.

Hanginiz çocuk esirgeme yurdunda kalan bir çocuğu görmeye gittiniz şimdiye kadar? 

Hanginiz mendil satmaya çalışan bir çocuğun elinden tutup kenara çekip konuştu, neden bu haldesin diye?

Hanginiz KORUDER'i biliyor?

Hanginiz LÖSEV için bağış yaptınız?

Hanginiz SERÇEVden(serebral palsili çocuklar derneği) haberdarsınız, ya da daha doğrusu beyin felcinden haberiniz var?

Hanginiz acaba bir şeyler yapabilir miyim bu yavrular için dediniz?

Demediniz, demedik.

Biz ancak Osman'a ağlar, haftaya ne olacak diye internetten fragman bakarız. 

Kurguya ağlamayı bırakıp gerçekleri görelim n'olur, görmezden gelmeyi sürdürdükçe, onları bu hale getirenlerin arasında oluruz sadece. 

4 yorum:

gzmhncr dedi ki...

tebrikler Esra hanım. Takdir edilesi bir yazı

Esra Dilara AKMAN dedi ki...

çok çok teşekkür ediyorum..

Erdost Yüksel dedi ki...

Yazınız bana bir yazımda da belirttiğim bir anımı hatırlattı, izninizle paylaşmak isterim;

"...Bolu Askeri Gazinosunun güzel mi güzel, ne alırsan 50 YKR (!) olan bahçesinde gülüşen, yiyen/içen ve muhtemelen bunlar sonucunda bir de mahsul bırakacak olan insanlar normal olarak mutluca oturmaktadırlar. Dışarıda ise Military Zone Forbidden [*] yazılı tabelalarının önünde orda durmalarına nasıl izin verildiğini bilmediğim- biri boyacı, diğeri tartıcı iki tıfıl üzerlerine düşeni yapmaktadırlar! Yukarıda da bahsettiğim gibi, hayat cümlesindeki yerleri birer belirtisiz nesne olan bu çocuklar, TSK reklâmında Baba çok kötü bir rüya gördüm, çok korktum diyen şirin mi şirin veledi korkutan öcü/kaka çocuklar olacaklar ki, babasının korkma aslan oğlum, ben olduğum sürece kimse bizim evimize giremez demesini hak edercesine dışarıda kalırlar.

Devamında ne mi olur? Reklâm herkes tarafından güler yüzle izlenir ve övgü alır. Ülkemin tuzu kuru sultası sorununa bulduğu dandik çözümü afişe etmiş halkım da bunu aymamış, ordusuyla gurur duymaya devam etmiştir. Bu satırları yazanında bu reklâmla birlikte günleri biraz daha ağlak, umutlarıysa bir o kadar yatalak sürmektedir. Türkçülük ve Kürtçülük birbirlerinin ekmeklerine yağ süre dursun, ateş düştüğü yeri yaksın, bizden ya da dışarıdan olsun fark etmez, karıştıranlara uzatabileceğimiz şey de, bir torba kına olsun...

Özetle yazınızın da anafikridir belki de bu cümlem; başımızda uğraşacak onca sahte sorun varken gerçek sorunlara ayıracak vakit bulamıyorduk...

Esra Dilara AKMAN dedi ki...

yazınız için, paylaşımınız için çok teşekkür ediyorum...

ne denilebilir ki, güldüm acı acı. aynen budur durum, bizler gerçeği görmeyiz, saçmalarız, saçmalamak bir diğerini getirir, acılar katmerlenir. ama biz hala körüzdür.

bugün bir haber sunucusu gerçekten fevkalade saçma bir haberden sonra, "uğraşacak onca şey varken bunları dinliyor, izliyoruz" diye yorum yaptı. dayanamadı sanırım. tam içimden geçenlerdi, söyledikleriniz gibi...

çok çok teşekkürler tekrar...